Brexit Hakkında Ne Biliyorsunuz?
21.03.2022
1957’de Fransa, Batı Almanya, Belçika, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda, bugünün Avrupa Birliği’nin selefi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kuran Roma Antlaşması’nı imzaladı. Bu, II. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa ülkeleri arasında ekonomik iş birliğini geliştirmeye yönelik birkaç girişimin sonuncusuydu.
İngiltere, 1973’te kulübe katıldı, ancak sadece iki yıl sonra tekrar geri çekilmenin eşiğine gelmişti.
Yeni İşçi Partisi hükümeti, Avrupa toplumlarında kalıp kalmayacağına dair referandum düzenlemişti, sonuç olduğu gibi kalmıştı.
2008 mali krizi ve onu izleyen Euro bölgesi ekonomik krizi AB ile ilgili şüpheleri yoğunlaştırdı. Daha fakir AB ülkelerinden gelen göçmen akını ve daha sonra Orta Doğu ve Afrika gibi yerlerden gelen mülteciler ve göçmenler hakkındaki korkular, İngiltere’nin geleceği hakkında daha karanlık korkulara yol açtı.
2013 yılında İngiltere’nin dönemin Başbakanı David Cameron Muhafazakâr Parti seçimleri kazanırsa İngiltere’nin AB’de kalması mı yoksa ayrılması mı konusunda referandum yapacağına söz verdi.
Referanduma katılım yüzde 71,8 olurken, 30 milyondan fazla kişi oy kullandı. Referandum, yüzde 51,9 ile yüzde 48,1 arasında ince bir farkla geçti, ancak Birleşik Krallık’ta büyük farklılıklar vardı. Kuzey İrlanda’nın, İskoçya gibi AB’de kalmaya oy vermesi İskoç bağımsızlığı konusunda yeni bir referandum için yenilenen çağrılara yol açtı. İngiltere ve Galler, Brexit lehine oy kullandı.
Cameron, ayrılığı çözmeye yeni bir başbakana bırakarak istifa etti. Theresa May işi aldı.
AB, 12 Nisan 2019’a kadar May’e biraz daha vakit kazandırdı. Brexit anlaşmasını yeniden müzakere etme girişimleri büyük ölçüde başarısız oldu. Parlamentoyu nihayet yaptığı anlaşmaya uydurma girişimleri de başarısız oldu. May yine AB’den uzatma istedi ve AB yine kabul etti. May, Temmuz’u isteyince, AB 31 Ekim 2019’a bir “esnek gerilim” karşı teklifiyle geri döndü ve İngiltere’ye bunu çözmesi için en fazla altı ay süre tanıdı.
May, bir Brexit anlaşmasını zorlamak için dördüncü bir girişimde bulunmaya çalıştı, ancak sakin bir muhalefetle karşı karşıya kaldı ve Mayıs ayında istifa etti. Onun yerine Muhafazakâr Parti, İngiltere’nin ayrılacağına, anlaşma yapmayacağına ya da anlaşmayacağına bir hevesle söz veren Boris Johnson’ı seçti.